21 Nisan 2009 Salı

Sosyalizm ve İnsan Ruhu




Böyle bir yazı yazmak ne kadar haddimdir bilemiyorum, Oscar Wilde'in aynı isimli kitabının ardından. Yıllarca tartışılan bir hadisedir, sosyalizmin insan ruhuyla uyumu. Genelde bir ütopya olarak görülen bu rejimin, insan doğasına aykırı olduğu kimilerince savunuluyor olsa da, bu yargı sosyalizmin insanın sahip olma güdüsü üzerindeki etkileri doğrultusunda oluşturulmuştur. İnsan varoluşundan itibaren, 'sahip'tir. Herşeyden önce, insan doğaya sahip olma bencilliğiyle gözlerini dünyaya açmıştır. Hükmetme, sahip olma, biçim verme dürtüsü insanoğlunun bir parçasıdır. Ve bence sosyalizm, insan egosuyla uyum sağlayamadığından değil, en başından doğayı soyutladığı ve 'üstün insan' kavramını doğaya dayattığı için bir eşitlik ya da özgürlük rejimi değildir. Ekonomik yaşama getirdiği düzenlemelerle ya da insanlar arasında sağladığı eşitlikle belki ideal bir rejimdir. Fakat olayı doğa bazında ele alırsak, ideal yaşamın ilk insanlar zamanında yaşandığı gerçeğiyle karşılaşırız. Doğamızda insan, hayvan, bitki ya da aklınıza ne gelirse gelsin, her şey bir düzen içinde yaşamak durumundadır. Şu an yaşıyor olduğumuz Dünya'da insan özgürlüğü ya da insan gelişimi için geliştirilen her şey, beraberinde kocaman bir adaletsizliği getiriyor. Yaşamak için yaptığımız binalar, bir yerlere hızlı gidelim diye geliştirdiğimiz motorlu araçlar, şunlar bunlar... Doğa üzerinde, yaşama eşitliğini sağlayamadığımız sürece, insanların kendi arasında bu tarz bir eşitlik beklentisine girmesi bana gerçekten çok bencilce geliyor. Eşitlik, kim için eşitlik?

Yukarıda savunduklarım, klasik sosyalizm tanımına olan eleştirimdi sadece, daha doğrusu yanlış anlaşılmış bir kavrama yaptığım bir eleştiri. Sosyalizm denilen şey, eğer hakkıyla uygulanacaksa sadece insan yaşamına değil tüm doğaya getirilen bir özgürlük ve eşitlik olmalıdır.

Oscar Wilde, Sosyalizm ve İnsan Ruhu'nda, konuyu çok farklı bir yönden irdelemiş. Ona göre Sosyalizm sadece para dağılımıyla ilgili düzenlemeler yapmakla kalmamalı insan yaşamını hatta sanatı dahi düzenlemelidir ama bunu yaparken körü körüne bir toplumsalcılık gütmemelidir. Klasik Sosyalizm'de ve Marksizm'de, komün yaşam kavramı bireyselliği ve varoluşu ortadan kaldırmıştır. Oscar Wilde bu kitabında, Sosyalizmin tek bir birey üzerindeki etkisine değinmiştir. Hatta bireyin kamuoyundan etkilenmeyecek, çevrenin düşüncelerini önemseyip bunlara göre yaşamayacak kadar özgür olduğu bir dünyayı sunmuş, suçların ve açlığın azaldığı hatta olmadığı mutlu bir topluma, ve bu toplumda birbirlerine karışmadan yaşayan ahlak kaygıları taşımayan özgür bireylere işaret etmiştir. Estetiğin, güzelliğin ortadan kalkmadığı, Dorian Gray gibilerinin dahi yaşamakta zorlanmayacağı, tek tip insan modelinin dayatılmadığı, mekanik olmayan bir Sosyalizm'den bahsetmiştir. Böyle bir düzende, her birey kendi için yaşamış olacaktır ve başka insanlara yardım etme gibi yükümlülükleri olmayacaktır çünkü herkes yaşamını sürdürebilecek ve kendisine göre hayatını şekillendirebilecek imkanlara, ilgi duyduğu alanlar üzerinde yaratıcılığını kullanmak için ya da sanatını icra etmek için gerekli koşullara eşit ölçüde sahip olacaktır. Böylece güçlü ve bağımsız bireyler doğacaktır. Gri ve tek tip insanlar yerine, yaratıcı, güzelliğe önem veren 'renkli' insan kavramı gelişecektir ve böylece, sosyalizmin insan egosuyla yaşayabileceği o olası çatışma, hoşgörü toplumu içerisindeki bireyselleşmeyle giderilecektir.


Bu kitabı okuduktan sonra Doğu Almanya stili gri binalar kafamda yerle bir oldu. Yıllardır Sosyalizm öğretilerinde dayatılan tek tip yaşam, insanları bu rejime karşı bir önyargıya itmiştir. Fakat Oscar Wilde, Sosyalizm'in getirdiği imkanları nasıl güzellik ve estetik için kullanabiliriz ve hayatlarımız nasıl daha dolu dolu, daha renkli olur sorularına cevap veriyor. Böylece, insanın kafasında, herkesin isteklerinin peşinden gittiği, sonsuz hoşgörüye dayalı, toplumun bir parçası ve beraber olmanın farkında olunup bireysellikten de ödün verilmeyen çağdaş ve estetik bir hayat profili oluşuyor. Mozaiklerin ahenkiyle, çok seslilikle özgür olmak, doğadaki tüm renkleri ve değerleri de yanımıza alarak bir ve bütün olmak kendin olabilerek; insanca yaşam böyle olmalı bana kalırsa da...

1 yorum:

  1. bence de insanca yaşam böyle olmalı..
    ayrıca "sosyalizm ve insan ruhu"nun sosyalizme en doğru açıdan bakan kitap olduğunu düşünüyorum. oscar wilde'ın kafa olarak yaşadığı zamanın 100 yıl ilerisinde olduğunu düşünürdüm hep, umarım tahminimdeki yıl farkı daha da büyümez de biz de -bireyselleşmenin- tadını çıkarabiliriz.

    ayrıca yazın çok güzel olmuş, ellerine sağlık. hatta öyle ki, ben de bu konuda birşeyler yazacaktım bloga ama o kadar güzel bir şekilde toparlamışsın ki konuyu. kendimin bu kadar iyi toparlayabileceğini sanmıyorum. evet, şevkim kırıldı! ben zaten toparlamaktan ziyade dağıtma konusunda daha başarılı olmuşumdur hep! bu yorumu da daha fazla dağıtmadan buradan bitiriyorum neyse ki!..

    yazılarının devamını bekliyoruz ailecek, enişteye de selam :)

    YanıtlaSil